Herhalde Güney’de ilan edilecek olan, edilmesi artık an meselesi olan veya edilmesi ertelenmemesi gereken “Bağımsız Kürdistan” için bütün Kürdistanlıların kafasından geçen en önemli soru, kurulacak olan bu devletin “yaşama şansının” olup olmadığı sorusudur.
Belki bir yazımızda 100 yıldan fazla bir süredir dört egemen devlet tarafından “sömürülen” Kürdistan’ın topraklarında yaşayan “Kürdistanlıların” kafalarında nasıl algılandığını, Kürtlerin kendilerine olan güven duygusunun nasıl da darmadağın edildiğini ve daha bir sürü insani duygunun nasıl da “sömürüldüğünü” uzunca yazmamız gerekmektedir.
Sömürgeciler sadece topraklarını değil, sadece yer altı ve yerüstü zenginliklerini değil sömürebildikleri her duyguyu da sömürmektedirler.
Kültürünü, dilini, dinini, geleneklerini, tarihini, bulabildikleri her şeyini sömürmektedirler.
İnsanlarını ucuz işgücü olarak çalıştırmakta, eğitim ayağına en önemli beyinlerini kendi kültürlerinin devamı için asimile etmektedirler.
Bunun yanı sıra bir şey daha yapmaktadırlar.
İlk etapta görülmeyen ama belki de toprak işgalinden daha derin sonuçlara yol açan “duyguları” sömürmektedirler.
Sömürülenlerin sömürgecilere “hayran “olmasını, onların kültürüne hayranlık duyarken kendi kültürlerini küçümsemelerini sağlamaktadırlar.
Politik olarak ta sömürülenler sömürgecilerini örnek almaktadırlar.
İşte bütün Kürdistanlıların bu büyük “tehlikenin” bir an önce farkına varması ve buna göre “pozisyon” almaları gerekmektedir.
Kürdistanlıların beyinlerine “empoze” edilen bağımsızlık taleplerine karşı sömürgecilerin en büyük başarılarından birisi de Kürtlerin asla “birlikte” hareket edemeyecekleri duygusudur.
“Kürtlerden bi şey çıkmaz”, “Kürtler birlik olamaz” vs… gibi düşünceler dikkat edilirse en çok Kürtler arasında yaygındır.
Bu düşüncelerden bir tanesi de kurulacak olan “Bağımsız Kürdistan’ın” yaşama şansının olmadığı düşüncesidir.
Bütün Kürdistanlıları uyarıyorum bu düşünce Kürtlerin düşüncesi değildir. Bu bütün Kürtlere ve Kürdistanlılara sömürgeciler tarafından uzun yıllardır “empoze” edilen sömürgecilerin düşüncesidir.
Ve Kürdistanlılar da ne yazık ki bu düşünce doğrultusunda hareket ederek kurulacak olan bir devletin “yaşama şansının”çok az olduğunu düşünmektedirler. Veya bu yönde çok güçlü “kaygılar” taşımaktadırlar.
Kocaman bir sömürgeci yalanı ve efsanesi olan Kürdistan’ın yaşama şansının olmadığı düşüncesi etrafında Kürdistanlılar dönüp dolaştıkları müddetçe hep oyalanacaklardır…
İsterseniz fazla uzağa gitmeden bağımsızlıklarını ilan eden dört sömürgeci devletin kendi “bağımsızlık” hikayelerine bir göz atalım…
Mesela Türkler çok zor koşullarda bağımsızlık mücadelesi verdiklerini, savaş sonrası topraklarının harabeye döndüğünü, işgal edilen topraklarının işgalciler tarafından yakılıp-yıkıldığını, çok az silah ve gönüllü ile kurtuluş savaşı başlattıklarını falan-filan anlatıp dururlar…
Yani yokluktan neredeyse tekrar “direnişe” geçen bir halk olarak övünüp dururlar…
Ama konu Kürdistan’ın bağımsızlığı olunca bırakın resmi açıklamaları “sözde” Kürdistanlıların dostu olan kendi aydınları bile binbir dereden su getirerek kurulacak olan bir Kürdistan’ın yaşama şansının neden olmadığını uzun uzun size anlatıp-dururlar…
Tarih boyunca egemen dört devletin aralarında anlaştıkları tek konu Kürdistan’ın mevcut durumunun bozulmaması konusudur.
Son 10 yıla kadar bu konuda oldukça iyi gittiler…
Ama tarih Kürtleri tekrar “sahnesine” buyur etmiştir.
Dört egemen devletin ikisi artık yok…
Geriye ikisi kaldı onlar da çok büyük sorunlar yaşamaktadırlar…
Güney’de kurulacak olan “Bağımsız Kürdistan” için en büyük tehlike elbette ki dört egemen devlet olacaktır…
O zaman dördüne bir bakalım… Ne kadar müdahale edebileceklerdir?
Irak’ın Müdahale Durumu
Irak fiili olarak üçe “bölünmüş” durumdadır…
Merkezi hükümet Şii Arapların denetiminde, İŞİD egemenliği altındaki Sünni topraklar görüntüde İŞİD olmakla beraber Sünni Arapların denetiminde ve Kürdistan bölgesi de Kürtlerin denetiminde bulunmaktadır…
Şii Araplar ve Kürtler savaşta aynı safta yer almaktadırlar…
Üstelik tarihin garip bir cilvesi olarak Sünni Araplarla mücadele eden Kürtlerin ezici bir çoğunluğu da Sünnidir…
Musul’un durumu ortadadır…
Kerkük Kürtlerin savunması olmasaydı düşmüştü…
Bağımsızlık ilanı yapıldığında ortada Irak diye bir devlet olmadığı için bu cepheden Kürdistan’a dönük önemli bir tehdit gelmeyecektir.
Zaten Kürdistan’ın Irak’la sınırlarında her cephede savaş sürmektedir…
Bundan ötesi olamaz…
Geçelim Irak tehdidini…
Suriye’nin Müdahale Durumu…
Böyle bir tehdit var mı artık? Herhalde kimse varlığından söz edemez…
Rojava Kürdistanlı güçler yine Irak’ta olduğu gibi burada da “Sünni Araplarla” savaş halindedirler ve yine merkezi hükümet Şii blokta yer almaktadır…
Suriye Devleti’nin kendi egemen olduğu topraklar dışında bir yere ne müdahale imkanı ne de öyle bir düşüncesi artık yoktur…
Geçelim Suriye’yi de…
İran’ın Müdahale Durumu…
İslam dünyasında Şii blokun lideri durumunda olan İran hem Irak’ta hem de Suriye’de “Sünni Araplarla” her cephede savaş içerisinde olan ve bütün dünyanın hem desteğini hem de “sempatisini” kazanan Kürtleri karşısına almayacaktır…
Üstelik Güney ve Rojava Kürtleri “Sünni” olmalarına rağmen her cephede İran’la “doğal müttefik” konumunda bulunmaktadırlar…
İran kendi topraklarını savunan ve durum itibariyle “Şii blokta” yer alan Kürtlerin desteğini kaybetmeyi göze alamaz…
Üstelik Doğu Kürdistan pratikte İran için bir şimdilik önemli bir tehdit olacak durumda değildir…
Yemen’de, Lübnan’da, Suriye’de Irak’ta her cephede bizzat savaşın içerisinde yer alan ve Filistinlilerle her türlü dayanışmayı sürdüren İran’ın “Bağımsız Kürdistan’a” karşı çıksa bile müdahale edeceğini ileri sürmek mümkün değildir…
Hele hele Amerika ve diğer Batılı güçlerle “uzlaştıkları”, ambargodan kurtuldukları ve her an Suudi Arabistan’la savaşa hazırlandıkları bu dönemde İran’ın Kürdistan’a müdahalesi mümkün değildir…
Türkiye’nin Müdahale Durumu…
Türkiye’nin Ortadoğu’daki iyi ilişkiler içerisinde bulunduğu tek komşusu Güney Kürdistan’dır…
Gönlümüz Türkiye’de çatışmaların durması ve “çözüm sürecine” devam edilmesinden yanadır elbette ama bu yılın Newrozu çok belirleyici olacaktır…
Ya barış tekrar başlayacak veya sonu artık “iç-savaşa” doğru gidecek olan “çatışma” süreci her tarafa yayılacaktır…
Her iki durumda da Türkiye Güney’de ilan edilecek olan bir devlete müdahale edemeyecektir.
“Barış” olması durumunda Türkiye Güney’le devam eden dostluk ilişkisini koparmayacaktır…
Savaşın yayılması durumunda ise Türkiye zaten Suriye’ye dönecek ve ancak kendisiyle meşgul olacaktır…
Her iki durumda da kazanan kesinlikle “Bağımsız Kürdistan” olacaktır…
Burada da “ilginç” bir bloktan söz etmemiz gerekiyor…
PKK Rojava’da fiili olarak “Şii Blokla” beraber hareket ederken son bir yıldır Türkiye’de de “Şii Blokta” yer alan “Alevilerle” ittifak denemelerinde bulunmaktadır…
Eğer çatışmalar artarsa bu bloktaki ilişkiler gittikçe güçlenecektir…
PKK’nin üst yönetiminin büyük oranda “Alevi” yöneticilerin denetiminde olduğunu da bilmeyenler varsa hatırlatalım…
Geçelim Türkiye’yi de…
Geriye kimler kaldı?. .
Suudi Arabistan, Katar, BAE, Kuveyt gibi Sünni Arap devletleri zaten Kürdistan’ın bağımsız olmasına Arap oldukları için karşıdırlar…
Karşı olmaya devam edeceklerdir…
Ama o kadar…
Mısır farklı bir politika izleyebilir, Kürtlerin lehine olarak…
Lübnan yine Kürtlerin lehine olacak.
İsrail bağımsız bir Kürdistan’ı destekleyeceğini ilan etmiş durumda…
Avrupa ülkeleri aslında kendi güvenlikleri için de bir nevi her cephede savaşan Kürtleri karşısına almayacaktır… Bir de kendi halklarına bunu izah edemezler…
Geriye kaldı iki süper gücün ne pozisyon alacakları…
Önce Rusya’ya bakalım…
Sanırım Rusya’nın Kürtlerin bağımsızlığını destekleyeceğini herkes bilmektedir…
Savaştaki müttefikleri olan Kürtlerin bağımsızlık ilanı Rusya’nın ayrıca işine gelmektedir…
ABD ise ne yapacağını bilmemektedir…
Irak’ta merkezi Şii devletini, Suriye’de İŞİD barbarlığı karşısında mecburen bile olsa Şii bloku desteklemektedir.
Hem Irak’ta hem de Suriye’de Kürtlerle ittifak halindedir…
Ama öte yanda ise bütün “Sünni Blok” onun denetimindedir…
Ve bu durumda iken “Şii Blok’un” lideri İran’la “uzlaşma” içerisinde bulunmaktadır…
Amerikalılar büyük ihtimalle gelişmelere göre “pozisyon” alacaklardır…
Çünkü Amerikalılar her zaman ortaya çıkan gelişmeler doğrultusunda politika belirlemektedirler…
Ukrayna ve Kırım krizinde Ruslarla çatışma içerisinde olan Amerika Suriye’de Rusya ile aynı safta savaşmaktadır…
“Sünni Blok” tamamen onun denetiminde olmakla beraber savaşın yayıldığı bu dönemde “Şii Blok” lideri İran’la yakınlaşmaktadır…
Onun için Amerika “bağımsızlık” ilanına karşı çıkabilir ama “müdahale” etmez…
Hele hele seçim yılında hiçbir Amerikan yöneticisi Kürtleri karşısına almayacaktır…
Başta ki soruya dönecek olursak…
Ben kendi adıma sorunun cevabını verebilirim…
“Bağımsız Kürdistan’ın” yaşama şansı tarihin hiçbir döneminde bu kadar “yüksek” değildi…
Yok efendim “deniz” bağlantısı yok, ortada “sıkışıp” kalacak vs… gibi “saçmalıklara” kimse itibar etmesin…
Sanki dünyadaki devletlerin hepsinin limanı mı var?. .
Veya hepsi komşularıyla “dost mu?”…
Bunlar “sömürgecilerin” düşünceleridir…