Tarih anlatılırken kullanılan birkaç “klişe” cümle vardır.
“Tarihi fırsat”, “tarihi anlar”, “dönüm noktası” gibi belirlemeler tarihin değişmesi, statükonun dağılması, yeni kurulan sistemler için sıkça kullanılmaktadır.
Kürdistan için tam şu anda kullanılacak en doğru tespit; bütün Kürdistanlılar ve Kürdistan toprakları için “yıldızın parladığı an” dır…
“Genişleyen Kürdistan” tezini yazılarımda yaklaşık bir seneden fazla bir süre sürekli dile getirmekte ve bir çok platformda ileri sürmekteyim…
Her yeni gelişme bu tezin haklılığını doğrulamaktadır.
Tam şu anda bütün dünya öncelikle “Musul” ve ardından “Rakka” hareketlerini neredeyse canlı izlemektedir.
Bu iki hareketin en önemli silahlı güçleri Kürdistanlılardır…
Musul “Peşmerge” tarafından üç koldan sarılmış durumdadır.
Rakka neredeyse “tam kuşatma” altındadır.
Hem Dicle’nin “doğusu ve batısı”, hem de Fırat’ın “doğusu ve batısı” Kürt güçleri tarafından “temizlenmektedir”…
Mevcut tablo tam olarak şudur; Kürdistan Güney’de ve Rojava’da kurulup “genişlerken”, Kuzey’de ve Rojhılat’ta “kuşatma” altındadır.
Kürtler Araplara karşı zafer üstüne zafer kazandıkça, Türkler Kuzey’deki “kuşatmayı” daraltmakta, Acemler ise Doğu’yu “terbiye” etmeye hız vermektedirler.
Bir yıldır “Musul, Kerkük ve Halep” Kürdistan topraklarına dahil edilmelidir, bu topraklar Kürdistanlılara aittir diye yazıyorum…
Şimdiye dek bir-kaç “romantik Kürt milliyetçisi” dışında hiçbir yerden bu anlamda destek bulamamıştım…
Musul harekatı başlayınca fikirler değişmeye başladı, Rakka ile değişen fikirler artık yeni bir heyecana yol açtı.
Kerkük geçen ay yaşanan çatışmalarla gündeme gelmeseydi buranın artık Kürdistan’a dahil olduğu neredeyse unutulacaktı…
Peki ya Halep?...
Az bi bekleyin sırada Halep var, hiç kimse bunu engelleyemez…
Kürdistan ancak ve ancak Kürdistanlı güçlerin “yayılmacı” bir politika izlemeleri ile inşa edilebilir. Konu artık “kültürel haklar”, “asimilasyona” karşı çıkmak ve diğer “demokratik hakları” elde etmenin ötesine geçmiş durumdadır.
Kürdistan artık tamamen bir “toprak “meselesi haline gelmiştir. Ve nereyi alırsak orası artık bizimdir.
Kürt silahlı güçleri, liderleri, partileri ve siyasetçilerinin egemen ülkelerin “topraklarına” bu kadar “hassasiyet” göstermeleri anlaşılır değildir.
Egemenler yüzyıllardır Kürdistan’ı işgal etmişler, hala da kurulmaması için ellerinden gelen her yolu denemektedirler. Bizimkiler ise acaba Musul, Rakka ve Halep kime aittir diye kafa yormaktadırlar. Diyelim ki Rakka bizim değil, alın bizim olsun bu kadar basit...
Aldığımız topraklarda kimi sürgün etmişiz, kimi etnik temizliğe tabi tutmuşuz, kimin diline, dinine karışmışız!..
Tekrar ediyorum Kürdistan ancak “yayılmacı” bir politika ile kurulur ve bu politikanın devamı ile “genişler”…
Şu anda tam da yapılan budur!..
“Peşmerge” birkaç gün önce “Başika’yı” aldı, geçen sene “Şengal’i” aldı…
YPG “Menbic’i” büyük bedeller ödeyerek aldı…
Peşmergenin aşağıdaki son sınırı Musul’un güneyidir.
YPG’nin ise Rakka’dan sonraki hedefi Halep ve Cerablus olacaktır.
Ne oldu?.. Türkler Başika’dan “tası-tarağı” toplayıp kaçmadı mı?..
Emin olun Cerablus’ta “tankı-topu” bırakıp kaçacaklardır…
Fotoğrafın tümüne bir türlü bakamayan Kürt aydınları özellikle Kuzey’de Türklerin en ufak bir karşı saldırısı karşısında tipik “arabesk” yazılara başlamaktadırlar…
Ne bekliyorsunuz?..
Irak’ta ve Suriye’de Kürdistan “genişlerken” ve “inşa” edilirken Türklerin ve Acemlerin ne yapmasını bekliyorsunuz?...
Ben burada masa başı yazılar yazmıyorum…
An be an gelişmeleri tv. ekranlarından izleyerek “tahlilde” bulunmuyorum…
Musul’da cephede, Mahmur’da cephede, Kerkük’te cephede sürekli en üst düzey generallerle konuşarak, Rojava’da ise cephenin en önündeki değerli gazeteci arkadaşlarımla günlük bilgi alarak, Kuzey’de İstanbul ve Ankara’da sahayı gözlemleyerek, Kuzey Kürdistan’da bizzat yaşayarak, Avrupa’ya sık sık seyahat ederek hem halkımızla hem siyasetçilerimizle hem de mücadelenin ön safındaki her kesimle diyalog kurarak bu yazıları yazıyorum…
Sözüm özellikle Batı’da yaşayan çoğu “çapsız” Kürt aydınlarına…
Bırakın artık “mazlum Kürtler” edebiyatını…
Kürtler şu an “tarih yazıyor” …
Kemalizmin etkisi altındaki kesimleri eleştirirken siz onlardan da daha “geri” bir noktadasınız…
Siz ne “genişleyen” Kürdistan’ı ne de “inşa” edilen Kürdistan’ı göremiyorsunuz…
Şu anda iki Kürt ordusu toplamda 50-60 bin savaşçıyla Musul’da ve Rakka’da cephede savaşmaktadır…
Bütün dünya Kürt ordularının başarı hikayeleriyle çalkalanırken lütfen fotoğrafa bir bütün olarak bakmaya çalışın, göreceğiniz tam olarak şudur; “genişleyen” ve “inşa” edilen bir Kürdistan…
Kürtlerin “taktiksel” işbirliklerini, egemen güçlerle kurdukları “gizli” ve “açık” ilişkileri kafanıza fazla takmayın…
Şimdiye kadar dört egemen devlet hep Kürtlerle “oynadı” şimdi sıra bizde…
Genel tabloda Irak ve Suriye’de “Şii cephesi” ile “gizli” ve “açık” bir iş birliği söz konusu…
Yine Kuzey’de İran’la “gizli” bir işbirliği var…
Ama İran’da ise bildiğiniz “Şii diktatörlüğüne” karşı mücadele edilmektedir.
Bu durum nasıl oluyor diye kafası karışanlara egemen devletlerin yüzyıllık politikalarına bakmalarını tavsiye ediyorum…
Şimdi aynı politikayı ters istikamette bizler uyguluyoruz…
Ama bir farkla…
Biz kimseyi katletmiyor, kimseyi asimile etmiyor, kimsenin diline, dinine karışmıyor ve girdiğimiz her toprak parçasını “özgürleştiriyoruz”…
Irak ve Suriye “tamamına ermek üzere”, sırada Türkiye var ve İran’ın “eli kulağında”…
Son söz kafası karışıklara; eğer Erzurum, Malatya, Sivas ve Maraş Kürdistan toprağı değilse o zaman Musul ve Halep’te değildir…